Gece 04:00 yoğun geçen bir günün ardından, yazdığım kitaptaki detay çalışmalardan yorulup, biraz dinlenmek amaçlı takıldığım özel bir TV platformunda karşılaştığım “Buğday Tanesi”isimli filmi izledim. ,
Hem ağlattı hem de farkında olduklarını bir kez daha farklı farkındalıklarla hissettirdi.
Bir de bugün yaşadığım işitme engelli iki çocuğun yaşadıkları hayatı görüp ( aslında sürekli içlerinde olduğum için bildiğim ) ardından dernek faaliyeti sırasında, ufak gibi görünen, hayatın içinde yaşarken farkında olmadığım ama benim sürekli içinde olduğum gruplar sayesinde farkında olduğum farkındalıkları bir kes daha gözümün önüne serdi. ( insan sağlıklı olduğu için utanır mı? Utanıyor işte)
Filmi izlerken, gün içinde girdiğim ruh hallerimi tekrar tekrar yaşadım. (hüzün, çaresizlik, elinden bir şey gelememesinin verdiği tuhaf eziklik, keşke bir şeyler daha yapabilsem hissi ardından o kişilere saygı duyma hali vs.) Koşuşturma içerinde içime akan göz yaşları fazla tutamadı kendini L ağlamak yani ruhun kanaması…kanadı ruhum, bende defalarca kaşıdım iyice kanasın ki, tam ve bütün bir birey olduğun için Yaradan’a sürekli teşekkür edip ve üretmek için durmadan çalışayım. konfor sevmeyenlerdenim sonuçta J
Filmi izleyin ve izlettirin çocuklarınıza özellikle empati kurarak izlemesini tavsiye edin ve ardından yorumda bulunmayın lütfen !!!
Ben ne mi düşündüm? Tüm organlarımız tamken ve kusursuz bir şekilde vücudumuz işlerken, umutla, yılmadan üretmek gerekiyorken biz yatmayı, üretmeden tüketmeyi, kolaycılığı, hazırcılığı mükemmellite zannediyoruz.
2014 yılında tanıştım rahmetli mali müşavirimle, ( geç tanıştım dediğim ender insanlardan biridir) çok uzun sohbetler ettik, kendini beden engelliydi, ama hayatını, şartlarını kabul etmiş bir emekçiydi. “Engel beyindedir” sözünün örneği bir insandı. Ama benim gözümde engelli biri değildi. Ondan öğrendiğimi hala uygularım. Derdi ki “bak Süreyya! Bir şey mi yapmak istiyorsun harekete geç! Şartlarını incele yol haritanı çoklu şekilde hazırla ve hemen başla! Önce Yaradan’a sonra kendine güven. İsteyen yolunu bulur. Beden olarak eksiksiz ve tamsın, aklı yüce yaradan herkese bir şekilde vermiş, bu koşullarda yapmak istemediğin şey olmuyorsa yöntemini değiştir.”
Dediğim gibi çok şey öğrendim ondan, tam ve bütünken elimden bir şeyler geliyorken yapmayı, hayatta çalışmak kadar eğlencenin ve dinlenmenin önemini ancak bunları fizyolojimin ihtiyacı doğrultusunda yapmam gerektiğini…
Öğrencilerimi, aileleri, içinde olduğum grupları ve kitleleri izliyorum. Birçok kişi, “başarısız olmaktan korktukları için. Hiçbir şey yapmamayı tercih ediyorlar”
Unutmayın lütfen engel asla bedende ve ya duyu organlarında değildir.
“Engel beyinde başlar, beyinde biter”
Yaradan tarafından bedeni tam ve ahenk içinde yaşayıp ancak aklını kullanmayanlara sesleniyorum.
“Başarılı olmak için hayatınıza artı değer katmak için, kendi önünüzdeki kendi engelinizi kaldırın”
Saygılarımla,
Süreyya Kocadağ
Sosyolog
Uzm.Aile Danışmanı-Dikkat ve Özel Eğitim Eğitmeni